HBO'da ekrana gelmesi planlanan TV filmi The Wizard of Lies, ABD'nin en büyük mali dolandırıcısı kabul edilen Bernie Madoff'un hayat hikayesini konu alıyor. TV filminin başrollerinde usta oyuncu Robert de Niro ve Michelle Pfeiffer yer alıyor.

Las Vegas’ta yaşayan dört arkadaş bekarlığa veda partisi düzenleyecektir. Dört arkadaş iki escort kız tarafından özel strip partisine katılmak için kandırılırlar.Partiye gittiklerinde hiçbir şey düşündükleri gibi değildir,gözlerine inanamazlar. Çünkü bu dört arkadaş işkence oyunun içine girmişlerdir.

Bir devam filmi olan Otel 2’nin ilk bölümünde olaylar ürkütücü bir deneyim eşliğinde, üç erkeğin Slovakya’da bir otelde yaşadıklarını konu alıyordu. Bu kez, üç kadın, çalışmak için yaz vakti ülke dışına çıktıklarında bu konuya dair bir bilgiye sahiptirler. Slovakya’daki otel ciddi bir ün salmıştır. Bu ün, başka Avrupa ülkelerinde de bilinmektedir. Yine de hesap edemedikleri bir tuzak ile burun buruna geleceklerdir. İlk filmin yönetmeni Eli Roth, aynı üretim heyecanı ile iş başına geçmiş görünüyor bir kez daha.

Fıstık gibi hatunlar arasında cennet bir mekandadır üç kafadar. Hikaye aslında iki gencin Paxton ve Josh’un macera arayışı ile başlar. Önce Amsterdam’da İzlandalı Oli ile tanışırlar. Oli, onlara Slovakya’nın güzel kadınlarını anlatınca hep beraber oraya giderler. Her şey öylesine rüya gibidir ki gençler bu durumdaki, tuhaflığı sezseler de tadını çıkartmaya bakarlar. Çok geçmeden aslında fena halde bir tuzağın içine düştüklerini ve kurban rolünde olduklarını anlarlar. Eli Roth, korku filmleri alanında genç bir isim ve bu filmin yapımında Quentin Tarantino ve Takashi Miike ile beraber çalışmış.

Şimdilerde Birleşmiş Milletler fahri elçisi olarak Ortadoğu'nun çorak topraklarında gezinen Angelina Jolie ve dudakları, Rus yönetmen Bekmambetov’un son projesi Wanted ile görücüye çıkıyor. Babasının kiralık katil olduğunu öğrenen ve onun izinden gitmeye karar veren heyecanlı bir genç olan Wes, kendisine mesleğin inceliklerini öğretecek olan Fox ve Sloan adlı deneyimli katiller hamiliğinde çalışmaya başlar. Hayatında oldukça başarısız olan ve bu döngüyü kırmak isteyen Wes, Fox’u tanıdığı günden itibaren bakış açısını değiştirerek benliğinin içinde sinsi sinsi dolaşan kızgın ve öfkeli kurdu serbest bırakacaktır. Eğitimli bir suikastçı olmak elbette kolay değildir. Mark Millar’ın grafik romanından uyarlanan filmin, romandan oldukça farklı olduğu söyleniyor. Angelina Jolie, her zamanki gibi etrafa kızgın kızgın mermi sıkarak üzerine düşen vazifeyi hakkıyla yerine getirirken filmin bir diğer özelliğinin de, büyük ilgi toplayan Red One digital kameranın kullanıldığı ilk yapım olması durumunu belirtelim.

Stanley Ipkiss’in Edge City’deki maceralarından on yıl sonra Loki’nin efsane maskesi, çizgi roman yaratıcısı Tim Avery’nin eline geçer. Tim’in yeni doğan Alvery adındaki oğlu, maskenin olağanüstü güçleri ile dünyaya gelmiştir. Maske bir kez daha ortalığı karıştırmaya başlar. Ancak esas büyük sorun Loki’nin, babası Odin’in kumandasında maskeyi araması ile ortaya çıkar. Loki, maskeyi geri almak için her şeyi yapmaya hazırdır. Filmde Alan Cumming, kötülükler tanrısını, Jamie Kennedy ise Maske’nin yeni kurbanını canlandırıyor.

Stanley Ipkiss (Jim Carrey), iyi yürekli bir banka memurudur. Bir gün bulduğu antika bir maskeyi takar ve inanılmaz güçlere sahip bir yaratığa dönüşür. Halk arasında Maske diye tanınan kahramanımız, yanlışlıkla Dorian Tyrel (Peter Greene) adlı bir mafya liderinin hedefi haline gelir. Çizgi romanların sinema ve TV uyarlamalarına adanmış forum alanı için tıklayın!

Doğduğu gün cami avlusuna bırakılan, güvercin ve kumruların yemleriyle beslenen Sebo, büyüdüğünde kendini zengin bir iş adamının yanında bulur. Burada hem bekçilik hem de bahçe işleriyle uğraşan Sebo iş adamının kızı Demet’e aşık olunca işler değişir. Bir akşam çat kapı eve gelen Kont Dracula, Sebo'nun büyük büyükdedesi Kara Fuat, Dracula'nın sevgilisini elinden aldığı için Sebo'dan intikam almak için türlü yollar deneyecektir.

Kendine has komedi anlayışıyla hatırı sayılır bir hayran kitlesine ulaşan Şafak Sezer'in hayat verdiği Fikret, eski mesleği olan gemiciliğe dönmüş, tayfa olarak çalıştığı gemiyle uzak denizlere açılmıştır. Gemi Hint okyanusunda seyrederken Somali'li korsanların saldırısına uğrar, korsanlar gemiyi ele geçirir, Fikret denize atlayıp kaçar. Ertesi gün Fikret baygın bir halde Hindistan sahilinde bir kumsalda karaya vurur. Bir kaç hintli köylü Fikret'i bulur, tedavi etmek için yakınlardaki bir Budist tapınağına götürürler. Aradan beş ay geçer, Fikret sağlığına kavuşur, tapınakta eğitim gören Serkan adındaki saf bir Türk genciyle tanışıp arkadaş olur. Ferrari'sini Satan Çakma Bilge tadındaki Serkan, Fikret'in karakterine ve hayata bakış biçimine hayran olmuştur. Fikret ve Serkan Türkiye'ye dönerler. Serkan bir kaç gün misafir etmek için Fikret'i çiflik evine davet eder. Ertesi sabah Fikret arkadaşı çulsuz Müjdat'la buluşur. Fikret'le birlikte haciz malların satıldığı Yed'i Emin Deposundan mal alıp-satmayı planlamaktadır. Fikret ve Müjdat o gece Müjdat'nin evine giderler. Uyumak için yatağa girdiklerinde o gün açık arttırmadan aldıkları tablonun içindeki kurt, tablodan çıkar, Müjdat'ın içine girer.

Son dönem Türkiye sinemasına karikatürist Ahmet Yılmaz dokunuşuyla enfes bir yön veren bir eser var karşımızda: Kutsal Damacana! Komedinin usta ismi Şafak Sezer'in başrolünü oynadığı film, çakma ama sevimli bir papazın kahkahalarla dolu komik ve sihirli macerasını farklı bir mizah üslubuyla beyaz perdeye taşıyor. Özel efektleri, animasyonları ve zengin post prodüksiyonuyla da son derece güçlü bir yapım olan "Kutsal Damacana" , dinamik hikayesi ve akıcı anlatım üslubuyla; heyecanı ve eğlencesi sürekli yükselen son dönemin en iddialı komedisi olarak bir kült statüsüne çoktan erişti bile.

Canı sıkılan, sevimli ve evcil dostumuz Şrek, Rumpelstiltskin ile anlaşarak yeniden insan yiyen dev olmaktan yana aldığı hazzı duymayı talep eder. Ancak kandırılarak Uzaklardaki Krallık’ta bir kaçıklar hapishanesine gibi bir yere gönderilir. Orada Rumpelstiltskin bir kral konumundadır. İnsan yiyen devler avlanmaktadır. Dahası Şrek, Fiona ile hiç tanışmamıştır bile. Şrek, dünyasını yeniden kurmak ve gerçek aşkını geri çağırmak için mücadele etmek zorundadır. Her şeye yeniden başlamak kolay olmayacaktır.

Harika dev, yeşil kahraman Şrek bir kez daha perdede! Çok sevdiği eşi Prenses Fiona’nın babası Kral Harold rahatsızlanır. Bu durum Şrek’e oldukça zor anlar yaşatacaktır çünkü bir karar vermesi gerekir. Kral’ın yerine geçecek bir varis bulamazsa eğer, çok mutlu bir yaşam sürdüğü o bataklıktaki hayatından vazgeçerek tahta geçmek zorunda kalacaktır. Bu durumda Eşek ve Çizmeli Kedi’nin de desteği ile bir varis bulmanın peşine düşerler. Fiona’nın kuzeni Pren Artie bu iş için uygundur aslında ancak o kadar isyankar bir mizacı vardır ki bu işin üstesinden gelmesi zor görünür. Serinin üçüncü bölümü, öncekiler kadar eğlenceli görünüyor.